1 Nisan 2013 Pazartesi

Puskar



Gece saat 01.30 da Ajmer tren istasyonunda indik. Gözlerimizi bizi bekleyecek olan otel görevlisini aradı ancak kimse yoktu. Her yerde olduğu gibi etrafımızı taksi-rikşa diyen bir sürü kişi sardı. Durumu anlatınca genç bir Hint’li otele telefon ederek yardımcı olmaya çalıştı, ancak numara yanıt vermedi. Sonuç olarak gece saat 02.00 de bir rikşaya binerek yola çıktık ve yarım saat uzaklıktaki Puskar’a, elimizdeki kağıtta adı yazılı olan otele doğru yola çıktık. Doğal olarak yolda çok az araç vardı, dağı tırmanmaya başladık. İster istemez aklıma bin türlü kötü düşünce geldi. Bütün kutsal ruhlar adına, bildiğim ne kadar dua varsa okudum. Neyseki kötü bir şey olmadan 02.30 da oteli bulduk. Otelin kapısını açtırdık, resepsiyondaki görevliye rezervasyon kağıdını gösterdik. Otel görevlisi rikşanın parasını ödeyerek aracı gönderdi. Bütün odalar doluymuş, hemen yandaki otelden bize bir yer ayarladı, böylece sabaha kadar bahçede beklemekten kurtulmuş olduk. Şunu hemen belirtmek istiyorum, karşımıza iyi yürekli ve yardım sever insanlar çıktı. Karşımıza çıkan sorunlar, bizi yormadan çözümlendi. Hintliler iyi yürekli ve yardımsever insanlar. Mutlaka tüm dünyada olduğu gibi kötü niyetlileri de vardır ama biz onlarla karşılaşmadık.
            Sabah gece kaldığımız otelden ayrılıp, diğer otele geldik ve gece yaşadığımız sorunun otelden kaynaklandığını öğrendik. Otel görevlisi, bin tane özür dileyerek bir hata yaptıklarını, kaydı bir sonraki gün için almış olduklarından sorunun ortaya çıktığını söyledi. Olan olduğuna göre yapılacak bir tek şey vardı, özrü kabul etmek, biz de öyle yaptık. Hatayı gidermek adına, bizi bahçe katında, çiçekler içinde, kuş seslerinin hakim olduğu bir odaya yerleştirdiler.
Pushkar Gölü
             Pushkar küçük bir kent, ancak son derece önemli bir yer. Kent merkezinde küçük bir göl var. Efsaneye göre, Tanrı Brahman elindeki mavi Lotus çiçeğini elinden düşürmüş ve çiçeğin düştüğü yerde bu göl oluşmuş. Bu nedenle gölün kenarındaki tüm yapılar mavi renge boyanmış. Başka bir efsaneye göre de, Tanrı Şiva, karısı Sati öldüğünde o kadar çok ağlamış ki, gözyaşlarından Pushkar gölü ve Ketaksha oluşmuş. Pushkar, Hinduların hac merkezlerinden biri, bu nedenle küçük, büyük bir sürü tapınak var. Tapınakların bir çoğu Babür İmparatorluğu döneminde yıkıldığı için, yeniden yapılmış. En eski tapınak, 14. yüzyılda yapılmış olan Brahman tapınağı. Daha önce Amritsar ve Delhi’de gördüğümüz Sih tapınaklarından bir tane de Pushkar’da var. Bu tapınakta da, diğerlerinde olduğu gibi, aralıksız ilahiler ve kutsal kitap okunuyor. Birçok tapınak Tanrı Şiva ve Tanrı Brahman adına yapılmış.
Brahman Tapınağı

Sih Tapınağı

            Kentin girişinde Tanrı Hanuman (yüzü maymun şeklinde) tapınağı yer alıyor. Tapınağın hemen önünde Mahatma Gandi’nin ruhani kişiliğini temsil eden bir heykel bulunuyor. Hindistan, Gandi’ye hala çok bağlı, saygıyla anıyor. Büyük bir lider olduğu tartışılmaz bir gerçek. Düşünün, halkın desteğiyle, hiç şiddet kullanmadan, pasif direnişle ülkesinin bağımsızlığını elde ediyor (Gandi filmini izlemenizi öneririm).
Mahatma Gandi

            Kent merkezi çok yakın olduğu için yürüyerek merkeze giderken, yolda bir Hindu, “ boşuna para vermeyin” diyerek, göle atmamız için bize çiçek verdi. Sonra da bizimle birlikte göl kenarına kadar geldi. Sormadım ama belki de bir rahipti, o kadar çoklar kiiii…J
            Pushkar gölü, küçük ve temiz bir göl. Kenarındaki binalar da Varanasi’den farklı olarak bakımlı, mavi boyalı. Göl kenarına tapınaklarda olduğu gibi ayakkabısız inilebiliyor. Hinduların gölde yıkanabilmeleri için 52 tane giriş (Gath) var. Bu gathların kenarında havanın soğukluğuna aldırmadan yıkanan birçok kişi vardı. Bir başka dikkatimi çeken şey de, gölün kenarının temiz oluşuydu. Göle elimizdeki çiçek yapraklarını, tıpkı Hindular gibi elimizi çenemizin altında birleştirip, dileğimizi söyleyerek attık. Bize çiçekleri veren adam da yanımızdaydı tabi. Bir şekilde ondan kurtulmayı başardık. Çünkü genellikle sizden ayrılmıyor ve sonunda da rehberlik yaptım diyerek para istiyorlar. Yaşı gençse, anlatılan öykü çok basit, üniversite de okuduğunu, çocuğu olduğunu, bu işi boş zamanlarında ek gelir adına yaptıklarını söylüyorlar. Belki de doğrudur, ancak aynı öyküyü defalarca dinleyince inandırıcılığı kalmıyor. Bunu siz yardımını istemeseniz de anlatıyorlar üstelik.
Çöl gezisinin temel aracı

Haydiii yemek saati

Dilenci ama ısrarcı değil

            Kentin çarşısı oldukça renkli bir yerdi. Dükkanların bir çoğu turistik olarak düzenlenmiş, neredeyse İstanbul’daki kapalı çarşı gibi. Satılan ürünlerin birçoğu diğer yerlere gördüklerimizden farklıydı. Pushkar, Hindistan’ın Rajastan eyaletinde ve bu eyaletin kendine özgü bir sanatı var. Türkiye’de gördüğümüz aynalı ve işlemeli örtüler, minderler buraya özgü ürünlerdenmiş, görünce anladım. Yine Kaşmir ve kaşmir el sanatlarına ait ürünlerde bol miktarda göze çarpıyordu. Pakistan sınırına kadar uzanan Thar çölü, Pushkar’dan başlıyor. Bu nedenle bu kentte deve önemli bir hayvan. Özellikle çöl safari turları, günlük ve birkaç günlük olmak üzere farklı boyutlarda tekrarlanıyor. Yine deve derisinden yapılmış çantalar, sandaletler, ayakkabılar, ceketler uygun fiyatlarla vitrinleri doldurmuştu.
Pushkar Çarşısı
            Pushkar’ın kutsal kent, hac merkezi olduğunu söylemiştim. Süt ve yoğurt dışında hayvansal kaynaklı hiçbir besin ve alkol kesinlikle yasak. Bütün yemekler sebzeden yapılıyor. Bu kentte de etrafta çöpler yığınlar halinde ve yine domuzlar temizlik amaçlı besleniyor. Çatılarda dolaşan maymunlar, hörgüçlü inekler burada da özgürce dolaşıp, ecelleriyle ölüyorlar. Herhangi bir hayvanı öldürmek büyük günah kabul ediliyor.
            Yerli halk, yerel giysileri ile çevrenin renkliliğine katkıda bulunuyorlardı. Erkekler başlarına renkli türban, kulaklarına küpe takıyorlar. Geniş bıyıkları var. Kadınlar da renkli ve aynalı elbiseler giyiyorlar. Özellikle kadınların takıları inanılmaz gösterişliydi. Takı mağazalarındaki düğün takıları birkaç parçadan oluşuyor, buruna takılan hızmaların yanında çıkan saç uzantıları, en az takı kadar gösterişliydi. Takının bir ucunda saça tutturulmak üzere bir kıskaç bulunuyor, buruna takılan hızma kısmına süslü bir zincirle bağlanıyor, hızma burun içinden vidalanarak takılıyor. Nasıl taşıdıklarını çözemesem de, gördüğüm kadınların çoğunda bu süslerden vardı.
            Pushkar’ın önemli özelliklerinden biri de göl kenarında muhteşem görüntülerle gün batımının izlenebilmesi. Bu neredeyse turistik bir etkinlik haline gelmiş. Gölün kenarındaki büyük bir ağacın altında, orta yaşlarda bir adam (yaşlarını tahmin etmek aslında oldukça zor) her akşam davul çalarak günü uğurlamaya geliyormuş. Güneş bütünüyle batana kadar davul çalmaya devam ediyor. Bu arada sokak çalgıcıları da başka bir ağacın altında müzik yapıyorlar, turistler de bu müziğe eşlik ediyorlardı. Bir de tepede, bin basamakla çıkılan bir tapınaktan etkileyici bir şekilde gün batımı izlenebiliyormuş, ama açıkçası o basamakları çıkmak cazip gelmedi.
Yerel sanatçı her akşam gün batımına davul çalıyor

            Şehir merkezinde elbette ilginç insan manzaraları vardı. Kim olduğunu öğrenemedik ama başında şapka, ayakları çıplak, üstünde sadece bir ceket olan bir adam vardı. Kollarını göğsünde çaprazlama kavuşturmuş, gözleri kapalı olarak yolun ortasında bir süre duruyor, sonra gözlerini açarak hızlı adımlarla birkaç adım atıyor, sonra yine duruyordu. Bu adamla kentin farklı yerlerinde, günün değişik saatlerinde karşılaştık. İnsanlar kollarının arasına para, ekmek vs sıkıştırıyorlar, ama o hiç biriyle ilgilenmiyordu. Nerde yaşar, ne yapar, kimdir öğrenemedik.
Bütün kasabayı tavaf ediyor
            Akşam otele geldiğimizde bir başka sürpriz bizi bekliyordu. Hava karardıktan sonra, gök gürültüsü başladı, şimşekler çaktı ve ardından yağmur başladı. Bir süre sonra yağmur sağanak halinde yağmaya başladı. Ertesi gün öğlen saatlerine kadar yağmur devam etti. Thar çölünün kenarında yağmuru yaşamak sanırım çok sık rastlanacak bir durum değil.
            Ertesi gün kent merkezine çarşıya indiğimizde başka bir durumun ortaya çıkmış olduğunu gördük. Gece yağan yağmur, yol kenarlarındaki kanal içinden akan kirli suların (kanalizasyon) taşmasına neden olmuştu ve sokaklar kötü bir kokuyla kaplanmıştı. Oysa bir gün önce sokaklarda idrar kokusunun olmayışı hoşuma gitmişti. Çünkü birçok yerde sokaklar tuvalet niyetine kullanıldığı için, her yer amonyak ve çöp kokuyordu.
            Arka sokaklarda yürürken bir müzik sesi duyduk. Bando eşliğinde bir düğün alayı geliyordu. Düğünlerde nikahın yapılacağı tapınağa kadar bando eşliğinde geliniyormuş. Tapınağa girişlerini seyrederken gruptan güleç yüzlü bir kadın geldi ve onlarla birlikte dans etmemi teklif etti. Bizim kültürümüzde davete icabet etmek gerekir ya, ben de bunu yaptım tabi…J Teşekkür ederek ayrıldık, onlar tapınağa, biz yolumuza devam ettik.
Damadın güleç yüzlü akrabası
Düğün alayı


Böyle de oynarız işte

            Yağmurdan dolayı hava oldukça soğuktu, bu nedenle dükkanların önünde mangal yakıp ısınmaya çalışıyorlardı. Gölün kenarındaki kafeye gittiğimizde, içeride mangal yakılmış mekan ısıtılmıştı. Ancak keskin bir is ve duman kokusu vardı. Bu kesif koku eşliğinde kahvemizi içerek göl manzarasının tadını çıkarttık. Bir gün önceki düşüncemiz gün batımını dağdaki tapınaktan izlemekti, ancak yağmur ve kapalı hava bunu yapmamıza engel oldu. Bir sonraki gelişimizde yaparız artık. Sonraki sefere de yapacak bir şeyler kalsın değil mi…J
            Otelin arka tarafında bir köy ve köyde bir tapınak vardı. Köye doğru ilerlerken, önümüzde köye doğru bir turist kadın yürüyordu. Kadın bizden önce köye girdi, birden tapınağın rahibinin yüksek sesle kadına bir şeyler söylediğini fark ettik ve kadın geri döndü. Ne olduğunu sorduğumuzda “fotoğraf çekmek yasakmış” dedi. Biz yürümeye devam ettik ve ardından rahip bize dönderek; oranın kutsal bir yer olduğunu, fotoğraf çekemeyeceğimizi, otele bir sürü para verdiğimizi ama tapınağa bağış yapmadığımızı, vs vs bağırarak söylemeye başladı. Kadının neden geri döndüğünü anladık, biz de onun yaptığını yaparak geri döndük.
Köyümüzün tapınağı 

Bindi yakıştı sanırım
            Sonraki durağımız Mumbai (Bombay), oradan da Goa’ya geçeceğiz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder