15 Mart 2013 Cuma

Kajuraho-Kamasutra Tapınakları


            Trenimiz 2 saat rötar yaparak Jansi’ye ulaştı. Trenden indiğimizde bizi bekleyecek olan otel görevlisini göremedik. İstasyon dışına çıktığımızda her zamanki gibi etrafımız birileri tarafından kuşatıldı. Konuştuğumuz birine sorunumuzu söyledik, turizm görevlisini tanıyormuş, telefon etti, bir taksi ile Kajuraho’ya gitmemizi, otelin taksinin parasını ödeyeceğini söyledi. Emir Hüseyin bir taksi ayarladı (kuzeniymiş) ve bizimle birlikte gideceğimiz yere kadar geldi (bu davranışta Müslüman olmamızın etkisi büyük). Yaklaşık 3 saatlik araba yolculuğundan sonra Kajuraho’ya ulaştık. Otelimiz kentin 3 km dışında, temiz ve iyi bir oteldi. Otele ulaştığımızda, sorunun Delhi’deki şirketin yanlış bilgi vermesinden kaynaklandığını öğrendik (biletleri teslim almadan daha dikkatli incelememiz gerekiyormuş).
Kajuraho Kamasutra Tapınakları
            Odamıza yerleştikten sonra, bisikletli rikşaya binerek kent merkezine gittik. Varanasi’den sonra Kajuraho sakin, sessiz ve çok temiz geldi. Çarşıda Korelilerin çoğunluğu oluşturduğu, turist yoğunluğu göze çarpıyordu. Herkes paşmina satmaya çalışıyor nedense. Türkiye’deki paşminaların buradan geldiğini düşünürsek, almaya hiç gerek yok, neredeyse tüm model ve türler bulunabiliyor çünkü.
            Kajuraho tapınaklar kenti, Kamasutra tapınakları burada. Geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan bir kült merkezi. Tapınakların yapıldıkları tarih tam olarak bilinmiyor. Onlarca tapınak var ve mimarileri birbirine çok yakın, adandıkları tanrılar farklı (Tanrı Şiva, Tanrıça Parvati, Nandi, vs). Tapınakların dış ve iç duvarları bütünüyle kabartma statülerle kaplı. Hepsi en ince ayrıntılarına kadar işlenmiş. Her birinde Kamasutra kitabındaki seks pozisyonları dağınık bir şekilde işlenmiş. Statülerin işlenmesinde belirli bir düzen var ve kamasutra motifleri de bunların aralarına dağıtılmış.

Kamasutra figürü
            Tapınaklar iki ayrı bölgede bulunuyor. Bir tanesi kent merkezinde milli park alanı içinde ve para ile giriliyor. Diğeri doğu tapınakları dağınık şekilde ve ücretsiz olarak gezilebiliyor. 









Doğu bölgesi tapınaklarını gezerken birkaç tane köyden geçtik. Köylerdeki evlerin dış yüzeyleri boyalı, evlerin çevresi-önleri tertemizdi. Köy meydanındaki tulumbanın başında çamaşır yıkayan kadınlar, yıkanan çocuklar görülüyordu. Köyün içinde inekler, domuzlar özgürce dolaşıyordu. Hindular inek ve domuz eti yemiyorlar. İneklerin sütünü kullanıyor, domuzları çevre temizliği için besliyorlarmış.

Kajuraho Köyü


Moğol tarzı tapınak
           Köylerden birinde, farklı kastlar birlikte yaşıyorlarmış. Ancak aynı dinden olmalarına rağmen tapınakları, su aldıkları çeşmeleri, alışveriş yaptıkları çarşıları ve sağlık ocakları ayrıymış. Sadece çocukların gittiği okul ortakmış. Kast sisteminde alt kastlar üst kastlara dokunmak bir yana yaklaşamıyorlar bile. Köydeki okul, tümüyle gönüllülük esasına dayalı olarak eğitim veriyormuş. Bu nedenle okul bağışlarla ayakta kalabiliyor. Okulda iki tane sınıf var ve hiçbir eğitim materyali yok. Çocukların kullandıkları kitaplar geri alınıp, sonraki yıl tekrar kullanılıyormuş. Müdür ve öğretmen olarak bir kişi görevliymiş. Okulda eğitim dili Hinduca ve İngilizce. Biz de ziyaretçi defterine kendi dilimizde bir şeyler yazıp, bir miktar bağışta bulunduk.
Kajuraho Tapınakları
            Doğu bölgesi tapınakları, M.S. 900-1100 yılları arasında yapılmış, 8 adet tapınaktan oluşuyor. En eskisi Barhma tapınağı ve içlerinde planı en basit olanı. Birkaç tanesi restorasyon görmüş, oldukça iyi durumda. Birkaç tapınağın da restorasyonu devam ediyor.
Tapınak girişi

Kamasutra statüleri
            Güney bölgesi tapınakları kapalı bir alan içinde, 12 tane tapınaktan oluşuyor. Giriş ücreti kişi başı 250 rupi. En eskisi M.S. 8. yüzyılın sonlarında yapılmış. En son yapılanı ise 1050 yılında bitmiş. Her biri bir tanrı ya da tanrıların yakınları adına yapılmış. Birkaç tane tapınağın yüksekliği ve mimarisi hayranlık uyandırıyor.
Kajuraho’da bulunduğumuz sırada bir bayram vardı. Yerli halk en temiz ve güzel giysileri içinde kent merkezini doldurmuştu. İlginç olan şey, sadece küçük çocukların gözleri siyah sürme ile belirginleştirilmişti. Nedenini öğrenemedim ama mutlaka bir anlamı olmalı, çünkü bu dini bir bayramdı. Yolda yürürken bir Sadu (kutsal kişilik) gördük. Böyle bir manzarayı bir daha görme olasılığımız yok ama ne yazık ki fotoğrafını çekemedik. Sadu’nun üstünde sadece bir ceket vardı, tümüyle çıplaktı ve bir ucu omzuna, diğer ucu penisinin ucuna bağlı bir zincir taşıyordu. Son derece sinirli bir şekilde elindeki sopayı sallayınca, ürktüm ve kaçtım. Kutsal kişilik oldukları için isterlerse sizi dövme hakları varmış. Dünyanın ucunda bir din adamından dayak yemek hoş olmasa gerek. Çocukken ilk ve son kez gittiğim kuran kursunu, hocaanne çocukları dövdüğü için bırakmıştım…J
Doğal olarak insanlarla birlikte satıcıların da sayısı fazlalaşmıştı. Bu da size bir şeyler satmaya çalışanların sayısını çoğaltmıştı. Çeşitlilik ve renklilik göz alıcıydı. Müzik sesleri eğlencenin ve coşkunun boyutunu anlatıyordu. Etrafta dolaşan sincaplar elinizden bir şeyler yiyebiliyor, kuşlar ötüşleri ile karmaşaya katkıda bulunuyorlardı.
Müzisyen dilenciler

Bir gece önce yemek yediğimiz lokantaya gittiğimizde neşe ile karşılandık. Garson bu bayramla birlikte, gelecek 140 yılın en iyi ve kısmetli günlerinin geldiğini söyledi. Bu bayramda orda olduğumuz için, bu kısmetli günler bize de yansıyacakmış. Siparişlerimiz dışında bize viski ve haşlanmış yumurta ikram etti. Dal fired (mercimek yemeği) ve tavuklu pilavdan oluşan yemeğe 260 rupi ödedik.
Yarın rotamız Agra, Tac Mahal bizi bekliyor…J