Trenimiz
2 saat rötar yaparak Jansi’ye ulaştı. Trenden indiğimizde bizi bekleyecek olan
otel görevlisini göremedik. İstasyon dışına çıktığımızda her zamanki gibi
etrafımız birileri tarafından kuşatıldı. Konuştuğumuz birine sorunumuzu
söyledik, turizm görevlisini tanıyormuş, telefon etti, bir taksi ile
Kajuraho’ya gitmemizi, otelin taksinin parasını ödeyeceğini söyledi. Emir
Hüseyin bir taksi ayarladı (kuzeniymiş) ve bizimle birlikte gideceğimiz yere
kadar geldi (bu davranışta Müslüman olmamızın etkisi büyük). Yaklaşık 3 saatlik
araba yolculuğundan sonra Kajuraho’ya ulaştık. Otelimiz kentin 3 km dışında, temiz ve iyi bir
oteldi. Otele ulaştığımızda, sorunun Delhi’deki şirketin yanlış bilgi
vermesinden kaynaklandığını öğrendik (biletleri teslim almadan daha dikkatli
incelememiz gerekiyormuş).
Kajuraho Kamasutra Tapınakları |
Odamıza
yerleştikten sonra, bisikletli rikşaya binerek kent merkezine gittik.
Varanasi’den sonra Kajuraho sakin, sessiz ve çok temiz geldi. Çarşıda
Korelilerin çoğunluğu oluşturduğu, turist yoğunluğu göze çarpıyordu. Herkes
paşmina satmaya çalışıyor nedense. Türkiye’deki paşminaların buradan geldiğini
düşünürsek, almaya hiç gerek yok, neredeyse tüm model ve türler bulunabiliyor
çünkü.
Kajuraho
tapınaklar kenti, Kamasutra tapınakları burada. Geçmişi binlerce yıl öncesine
dayanan bir kült merkezi. Tapınakların yapıldıkları tarih tam olarak
bilinmiyor. Onlarca tapınak var ve mimarileri birbirine çok yakın, adandıkları
tanrılar farklı (Tanrı Şiva, Tanrıça Parvati, Nandi, vs). Tapınakların dış ve
iç duvarları bütünüyle kabartma statülerle kaplı. Hepsi en ince ayrıntılarına
kadar işlenmiş. Her birinde Kamasutra kitabındaki seks pozisyonları dağınık bir
şekilde işlenmiş. Statülerin işlenmesinde belirli bir düzen var ve kamasutra
motifleri de bunların aralarına dağıtılmış.
Kamasutra figürü |
Tapınaklar
iki ayrı bölgede bulunuyor. Bir tanesi kent merkezinde milli park alanı içinde ve para ile giriliyor. Diğeri doğu
tapınakları dağınık şekilde ve ücretsiz olarak gezilebiliyor.
Doğu bölgesi
tapınaklarını gezerken birkaç tane köyden geçtik. Köylerdeki evlerin dış
yüzeyleri boyalı, evlerin çevresi-önleri tertemizdi. Köy meydanındaki
tulumbanın başında çamaşır yıkayan kadınlar, yıkanan çocuklar görülüyordu.
Köyün içinde inekler, domuzlar özgürce dolaşıyordu. Hindular inek ve domuz eti
yemiyorlar. İneklerin sütünü kullanıyor, domuzları çevre temizliği için
besliyorlarmış.
Kajuraho Köyü |
Moğol tarzı tapınak |
Kajuraho Tapınakları |
Doğu
bölgesi tapınakları, M.S. 900-1100 yılları arasında yapılmış, 8 adet tapınaktan
oluşuyor. En eskisi Barhma tapınağı ve içlerinde planı en basit olanı. Birkaç
tanesi restorasyon görmüş, oldukça iyi durumda. Birkaç tapınağın da
restorasyonu devam ediyor.
Tapınak girişi |
Kamasutra statüleri |
Güney
bölgesi tapınakları kapalı bir alan içinde, 12 tane tapınaktan oluşuyor. Giriş
ücreti kişi başı 250 rupi. En eskisi M.S. 8. yüzyılın sonlarında yapılmış. En
son yapılanı ise 1050 yılında bitmiş. Her biri bir tanrı ya da tanrıların
yakınları adına yapılmış. Birkaç tane tapınağın yüksekliği ve mimarisi
hayranlık uyandırıyor.
Kajuraho’da
bulunduğumuz sırada bir bayram vardı. Yerli halk en temiz ve güzel giysileri
içinde kent merkezini doldurmuştu. İlginç olan şey, sadece küçük çocukların
gözleri siyah sürme ile belirginleştirilmişti. Nedenini öğrenemedim ama mutlaka
bir anlamı olmalı, çünkü bu dini bir bayramdı. Yolda yürürken bir Sadu (kutsal
kişilik) gördük. Böyle bir manzarayı bir daha görme olasılığımız yok ama ne
yazık ki fotoğrafını çekemedik. Sadu’nun üstünde sadece bir ceket vardı,
tümüyle çıplaktı ve bir ucu omzuna, diğer ucu penisinin ucuna bağlı bir zincir
taşıyordu. Son derece sinirli bir şekilde elindeki sopayı sallayınca, ürktüm ve
kaçtım. Kutsal kişilik oldukları için isterlerse sizi dövme hakları varmış.
Dünyanın ucunda bir din adamından dayak yemek hoş olmasa gerek. Çocukken ilk ve
son kez gittiğim kuran kursunu, hocaanne çocukları dövdüğü için bırakmıştım…J
Doğal olarak
insanlarla birlikte satıcıların da sayısı fazlalaşmıştı. Bu da size bir şeyler
satmaya çalışanların sayısını çoğaltmıştı. Çeşitlilik ve renklilik göz
alıcıydı. Müzik sesleri eğlencenin ve coşkunun boyutunu anlatıyordu. Etrafta
dolaşan sincaplar elinizden bir şeyler yiyebiliyor, kuşlar ötüşleri ile
karmaşaya katkıda bulunuyorlardı.
Müzisyen dilenciler |
Bir gece önce
yemek yediğimiz lokantaya gittiğimizde neşe ile karşılandık. Garson bu bayramla
birlikte, gelecek 140 yılın en iyi ve kısmetli günlerinin geldiğini söyledi. Bu
bayramda orda olduğumuz için, bu kısmetli günler bize de yansıyacakmış.
Siparişlerimiz dışında bize viski ve haşlanmış yumurta ikram etti. Dal fired
(mercimek yemeği) ve tavuklu pilavdan oluşan yemeğe 260 rupi ödedik.
Yarın rotamız
Agra, Tac Mahal bizi bekliyor…J
harika olmuş elinize emeğinize sağlık..
YanıtlaSil