22 Şubat 2013 Cuma

Taftan Çölünü Geçemedik


Taftan’da öğleden sonra 15.30 da içinde Quetta’daki cezaevine götürülen 50 genç ve diğer tüm yolcuları, üstünde tepeleme dolu bagajları ile otobüs hareket etti. Yolculuk çölün boz rengi içinde renksiz, yol kenarlarındaki tabelaları izleyerek devam etti. Saatler sonra ilk molamızı verdik. Mola yerinde yerde serili hasır kilimlerin üstünde yemek yeniyordu. Çevrede yere atılmış çöpler, şişeler, plastik torbalar görüntü kirliğinden başka bir şey değildi. Elinizi yıkamak için açıktaki çeşmeden ip gibi akan suyu kullanabiliyorsunuz. Dışarıda yanan ışıktan yararlanabildiğiniz tuvaletti kullanmak istemezseniz, çölden açık alandan yararlanabilirsiniz. Yolcuların büyük bölümü –özellikle erkek yolcular- açık alanı tercih etti. İkinci mola yeri de aynı şekildeydi. Ankara’dan aldığımız üçgen peynir ve tandırda pişen ekmekle (ateşin bakteri yok edici gücünü kabul ederek) karnımızı doyurduk. Kola içmekten hoşlanmasam da, sıvı tercihimi bu yönde kullandım. Her mola yerinde birkaç kişi alındığı için saatler ilerledikçe otobüsün içinde hareket edecek yer kalmadı.
Çöldeki ilk otelimiz

Yol boyunca birkaç polis kontrol noktasında durdurulduk, yanımızdaki görevli polis Muhammed hakkımızda bilgi verdi. Rutin kontrol olduğu için önemsemedik. Bu arada yanımızdaki polis otobüsün hareketinden önce ve her mola yerinde büyük bir keyifle sardığı esrarı içti. Gece saat 23.50 de yine bir polis noktasında durdurulduk. Eşyalarımızı alarak inmemiz gerektiği, geceyi çölün ortasındaki bu karakolda geçireceğimiz söylendi. Biz otobüsten inmemek için çabaladık, ancak sonuç alamadık (burada Nedim’in büyük yardımı oldu). Yanımızdaki polisin görev sınırı bu noktaya kadarmış, yola daha fazla devam etmesi mümkün değilmiş, ertesi sabah resmi araçla Quetta’ya götürülecekmişiz. Sonuç olarak yaklaşık yarım saat süren karşı çıkıştan sonra, çantalarımızı alarak, Taftan Çölünün ortasında bir askeri karakolda sabahlamak üzere otobüsten indik.
Sabaha kadar beklediğimiz karakol

Daha önce eşim birçok kez bu yolculuğu yapmış olmasına rağmen, şaşırdı, çünkü bu hiç beklenmeyen bir durumdu.  Başlangıçta sinirlerim bozuldu. Ancak daha sonra bu deneyimin istenerek ve planlanarak olmayacağının farkına vardım. Pakistan’da, Taftan Çölünün ortasında gece yarısı bir askeri karakolda sabahlayacağımı söyleselerdi herhalde kahkahalarla gülerdim.
Bütün bu güvenlik önlemlerinin nedenine gelince, 30 Aralık günü İran’a giden ve Şii Müslümanları taşıyan bir yolcu otobüsü bombalamış, 20 kişi hayatını kaybetmiş. Ölenler arasında 2 tane de turist olduğu için, karayolu ile Pakistan’a gelen ve Quetta’ya gidecek olan tüm yabancıların sıkı güvenlik önlemleri altında ulaşmaları sağlanıyormuş. Ayrıca Afganistan 25 km uzaklıkta olduğu için, Taliban askerleri dinlenmek/gizlenmek için Quetta’ya geliyorlarmış. Dolayısı ile turistlerin güvenlikleri önem taşıyormuş.
Sabaha kadar beklediğimiz karakol
Askeri karakol dediğim yer, küçük bir penceresi olan kerpiçten yapılmış bir oda. 2 tane plastik sandalye, bir kırık masa, yerde serili kilimler, aydınlatma için ışıldak ve teneke sobadan oluşuyordu. Çaydanlık, bardaklar, tüp, bir bidon temiz su, bir de kirli su kabı vardı. Türk ve Müslüman olduğumuzu öğrendiklerinde gözlerinde bir gülümseme oluştu. Yolun karşı tarafında aynı büyüklükte bir oda daha vardı, istersek orada kalabileceğimizi söylediler. Ancak çölün soğuğu gece insanın içini acıtıyor. Bu nedenle sobanın olduğu odada kalmaya karar verdik. Yere bir battaniye serdik, sırt çantamızı yastık yaptık, kendi battaniyemizi de üstümüze örterek uyuduk.
Din Pakistan’da önemli bir olgu. Çıkan olayların önemli bir bölümünü din çatışması oluşturuyor. Pakistan Sünni Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülke ve Sünni ve Şii ayrımı keskin çizgilerle ayrılmış (biz ayrıldıktan sonra Karaçi’de bir otobüs terminalinde, önceki gün de Quetta’da pazar yerinde patlayan bomba Şiilere yönelik olarak yapılmış). Karakoldaki polisler Ali Yalman, Hacı Abdülaziz ve Abdullah son derece sıcak ve içten insanlardı. Bizi rahat ettirmek için çaba gösterdiler. Bizi korumakla görevli polis Muhammed ise, bir araç buldu ve Taftan’a geri döndü.
Taftan Çölü 

Çölde bir camii

            Gece 02.00 de yol arkadaşımız İsveçli Gustav bize katıldı. Gustav bisikletle Asya turuna çıkmış, İran’da soyulup yaralandıktan sonra, bisikletini bırakmış, kara yolundan yola devam ediyormuş.

Askerler Eşliğinde Yolculuk
2.1.2013
     Sabah saat 05.30 da ezan sesi ve ayağımızı dürten, nöbeti devralmış yeni askerler tarafından uyandırıldık. Biz yine saat 07.00 ye kadar uyumaya devam ettik. Sabah yüzümüzü yıkayacak su yok, tuvalet yok, yok yok yok…Beklemek dışında yapılabilecek bir şey de yok…J 07.45 de gelen bir askeri araç ve silahlı 3 asker eşliğinde yolculuğumuz tekrar başladı. Bindiğimiz araç arkası açık Toyota pikaptı. Arkasında oturacak yer yoktu, sırt çantamız bize koltuk görevi yaptı. Sabah çölün soğuğu insanın içini donduruyordu. Battaniyemize ve paltolarımıza sıkıca sarıldık. Sürücü yoldaki hiçbir çukuru atlamadan aracı sürüyordu. Böbrek taşlarımız olsaydı, onları atmak için çok iyi bir fırsattı aslında…J Yaklaşık 20 km sonra başka bir kontrol noktasında araçtan indik. Diğer kontrol noktasından gelen yeni bir araca bindik. Bu şekilde, 2 km, 5 km, 10 km’lik mesafeleri 12 araç değiştirerek gittik ve 100 km’lik yolu 9 saatte aldık. En son şehir içine geldiğimizde zırhlı araca bindik. Her araç değiştirdiğimizde asker sayıları da değişiyordu. 3-7 arasında değişen askerlerle yolculuğumuzu tamamlayarak, sabah 7.00 de olmayı planladığımız Quetta’ya akşam 17.30 da ulaşabildik. Elbette asker dediysem belinde tabanca olan askerlerden söz etmiyorum, yarı otomatik silahların eşliğinde yolculuk yaptık.
Güvenlik görevlilerinden bir grup


Güvenlik görevlilerinden bir grup

En karizmatik askerimiz
Haşlanmış sıcak yumurta bulunur
Pakistan’da askerlik bir meslek olarak yapılıyor. Profesyonel silahlı kuvvetler dışındaki emniyet gücü polis-asker görevini birlikte yürüten görevliler tarafından yürütülüyor. Bu birimlerin görev alanları eyaletler, eyaletlerin şehirleri, şehirler içinde belirlenmiş görev alanları olarak sınırlandığı için çok sayıda araç değiştirmek zorunda kaldık. Sabah görevli bir araçla gideceğimiz söylendiğinde bir araca binip gideceğiz diye düşünmüştüm.  Düşündüğümüz ve gerçek çoğu zaman birbirinden farklıdır. Özellikle yabancısı olduğumuz yerlerde, bildiğimiz şeyleri unutmak gerekiyormuş.

Sabahladığımız karakol

Şehre geldiğimizde bizi şehir polisine teslim ettiler ve bu kez de polis aracı ile kalacağımız otele görüldük. Otelden ertesi sabaha kadar dışarı çıkamayacağımız söylendi. Sabah polisler gelip bizi alacak ve tren istasyonuna bırakacaklarmış. Ancak otelden çıkış yapabilmemiz için de tren biletimizi göstermemiz ve kopyasını vermemiz gerekiyordu. Sonuç olarak eşim ve Gustav birlikte çok yakındaki tren istasyonuna giderek biletlerimizi aldılar. Gustav Karaçi’ye, biz de Lahor’a gidecektik. Quetta-Lahor arası 3500 rupiye eşim biletlerimizi almıştı.
Güvenlik görevlilerinden bir grup
Polisler bizi tren istasyonuna çok yakın “Hotel Bloom Star” diye bir otele götürdüler. Geceliğine kişi başı 1000 pakistan rupisi ödedik. Otelde ısıtma, doğal gaz sobası (elektrik sobasına benziyordu)ile sağlanıyordu. Günler sonra yaptığımız sıcak banyo ve iyi bir yemek 2 gündür yaşananların yorgunluğunu atmamıza yardımcı oldu. Günlerce elimizi dahi yıkayamadıktan sonra, sıcak su, duş ve dişlerimizi fırçalayabilmek mutluluk verdi. İyi ki yanımıza dezenfektan sıvı almışım, ellerimizi bununla temizledik.
Otel soğuk olduğu için restoran kapalıydı, yemeğimizi odaya getirdiler. Biz tavuk köri ve pilav söyledik yanında roti denilen bir ekmekle birlikte getirdiler. Pakistan’da bizdeki gibi ekmek kültürü yok. Roti ince pide şeklinde bir ekmek. Pakistan ve Hindistan’da yemeğinizi söylüyorsunuz, pişirilip geliyor. Bu nedenle bekleme süresi biraz uzun oluyor. Bu süre 30 dakikadan 1 saate kadar uzayabiliyor. Asya, insana beklemeyi ve sabrı öğretiyor.
Quetta'dan bir görüntü
Quetta Belucistan eyaletinin başkenti. Sokaklar çöp içinde. Kirliği göz ardı edersek son derece renkli bir kent. Trafik inanılmaz yoğun. Sokak satıcıları, seyyar satıcılar, rikşalar ( 3 tekerlekli araçlar), otomobiller, kamyonlar, otobüsler rengârenk boyalı. Araçların dışları tertemiz, içleri pislik içinde. Bu kadar kirli olabileceğini görmeden düşünmek mümkün değil. 
            Pakistan’da tiryak adı verilen, macunumsu bir maddeyi çiğniyorlar. Hani kovboy filmlerinde tütün çiğnerler ya, onun gibi sürekli ağızlarında bu maddeden var. Bu madde tükürük salgısını arttırıyor ve aralıksız tükürüyorlar. Bu nedenle sokaklar, yerler tükürük dolu. Hatta araçların içine bile tükürüyorlar. Pakistan Müslüman bir ülke olduğu için yasal koşullarda alkol bulmak mümkün değil. Ancak uyuşturucu (charas) bulmak son derece kolay. Bize güvenlik görevlisi olarak verilen Muhammet, otobüsün durduğu her yerde cigarasını sardı ve içti. Yolculuğun sonlarına doğru hareketlerindeki yavaşlama açıkça görülüyordu. Düşünebiliyor musunuz, kafası –iyi- biri, yolda bir saldırı anında bizi koruyacak…J

19 Şubat 2013 Salı

Pakistan Taftan Çölü


01.01.2013
            Sabah 05.30 da Zahedan’da olduk. Otobüste tanıştığımız mühendisle birlikte bir dolmuşa bindik, kişi başı 1500 tümen ödeyerek Feleke meydanında olduk. Feleke meydanında araç değiştirmemiz gerekiyordu. Feleke meydanı ile Mirjaweh sınır kapısı arasında 90 km mesafe var. Bindiğimiz dolmuş şoförünün bildiği birkaç kelime İngilizce ile anlaşmakta zorlandık. Bazargan sınırından itibaren Zahedana kadar Türkçe anlaşabilmek mümkündü, Belucistan topraklarına gelince durum değişti. Kendimi dünyanın başka yerinde, yabancı gibi hissettim…J Şöyle bir şey olsa, beyinde bir noktaya dokunsak ve o dili anlamaya ve konuşmaya başlasak ne güzeeellll olurdu…J
Bu arada 2 yolcu daha gelinceye kadar 20 dakika kadar bekledik. Araç dolunca hareket ettik. Araçtakilerden birinin sınır ticareti yaptığı her hareketinden anlaşılıyordu.
Sınır kapılarında yaygın olarak yapıldığı söylenen bu ticaret türünü görmeden düşlemek aslında zormuş. Ellerinde torbalar dolusu eşya ile diğer tarafa geçmeye çalışan kişiler, torbalarının bir kısmını elinde daha eşya olan kişilerin geçirmesi için onları ikna etmeye çalışanlar, birilerinin sırasını umursamaz bir tavırla alıp, öne geçmeye çalışanlar, vs vs. Ufak farklılıklar olmakla birlikte insan her yerde insan.

Taksi dolmuşla sınıra doğru yol alırken, birkaç polis noktasında kontrol yapıldı. Sınırdan önceki son polis kontrol noktasında bizim turist olduğumuzu öğrendiklerinde, pasaportlarımızı elimizden aldılar. Önce ne olduğunu anlamadık, söylediklerinden sadece “güvenlik” sözcüğünü anladık. Araç ve içindeki yolcularla birlikte, hemen arka tarafta bulunan karakola gittik, bir takım yazılar hazırladılar, yanımıza çok az da olsa İngilizce bilen bir asker verdiler. Askeri de arabaya aldık ve sınıra geldik. Turist olduğumuz ve yanımızda asker olduğu için geçiş sırasına girmeden arka tarafa geçtik, beklemeye başladık. Elektrikler saat 09.30 da geleceği için işlemlerimizin yapılmasını beklememiz gerekiyordu. İran’da geçiş işlemleri bilgisayar aracılığıyla yapılıyor. Eskiden bu karakol ilkel koşullardaymış, birkaç yıl önce yenilenmiş. Mirjaweh sınırında görevli polislerden biri Türkçe bildiği için, iletişim kurmak ve derdimizi anlatmak sorun olmadı. Ayrıntılı bilgi alamamamız rağmen, birkaç gündür turistlere yönelik güvenlik önlemlerinin artırılmış olduğunu öğrendik. Bunun nedenini daha sonra ayrıntılarıyla öğrenecektik elbette…L

Taftan Polis karakolu şefi
Elektriklerin gelmesinin ardından İran’dan çıkış işlemlerimiz tamamlandı ve tel örgülerle çevrili koridordan yürüyerek Pakistan tarafına Taftan’a geçtik. Bu arada yanımızdaki asker diğer taraftaki askere bizi teslim edinceye kadar bize eşlik etti.
Pakistan Taftan sınırında bize eşlik eden polis memuru ile birlikte üç ayrı noktada giriş işlemlerimiz yapıldı. Pakistan sınırında ilk girdiğimiz büroda fotoğraflarımız çekilerek bilgisayarla kaydımız yapıldı, diğer bürolarda işlemler deftere kayıt ederek yapıldı.

Size Taftan’dan söz etmek istiyorum. İran’da 1600 km’lik kısmını geçtiğimiz çölün, şimdi Pakistan tarafındaki 650 km’lik kısmı karşımızdaydı. Her yer boz renkli topraktı. Yaklaşık 30 km uzakta görünen dağın arka tarafı Afganistan’dı. Etrafta kafaları bizim puşi dediğimiz örtü ile sarılı, yüzleri soğuk ve rüzgârdan yanmış, kapkara gözleri ile size sıcacık gülümseyerek bakan insanlar dolaşıyordu. 




Taftan'lı bir genç
Manav çırağı

Taftan sokakları




    Su az, toz-toprak çok. Devlet dairesi olarak kullanılan yapılar tek katlı ve kerpiç. Evler yine aynı şekilde tek katlı, kerpiçten yapılmış, yan yana sıralanmış şekilde. Her yer boz toprak rengi. Her yer çöp içinde. Bu insanların yaşamında renk manav tezgâhındaki meyve ve sebzelerle sınırlı. Bir de araçları ve giysileri renkli. Sanırım boz toprak renginde yaşadıkları için otobüsleri, kamyonları ve giysileri bu kadar çok renk içeriyor. Taftan, Belucistan eyaletinin sınırlarında olduğu için Urduca ve Beluçca konuşuluyor. İngilizce bilen kişi sayısı da oldukça yüksek. Tiryak denilen bir tür ot çiğniyorlar, bu madde hiç ağızlarından eksik olmadığı için konuşmalarını etkiliyor ve anlaşılabilirlik güçleşiyor.


Bizim güvenlik görevlimiz
Kayıt işlemlerinin ardından yanımızdaki polis, fazla zaman olmadığını söyleyerek acele ediyordu. Fiyat araştırması yapamadan gördüğümüz ilk kişiden para bozdurarak Pakistan rupisi aldık. Bu arada eşim eskiden tanıdığı bir kişiyi gördü, onunla birkaç sözcük konuşabildi, polis güvenlik diyerek acele ediyordu. Sonunda birkaç metre uzaklığındaki polis merkezine geldik. Orada da bir deftere kaydımız yapıldı, Quetta’ya kadar yanımıza silahlı bir polis verileceği, polisin bize şehre kadar eşlik edeceği söylendi. Polisle birlikte otobüs biletimizi almaya gittik. Taftan’dan Quetta’ya geleneksel Pakistan otobüsü ya da Toyota pikapla gidilebiliyor. Fiyatı daha uygun olduğu için biz otobüsü tercih ettik. Otobüs firmasında kişi başı 1000 Pakistan rupisi, 1500 rupi de bize eşlik edecek polisin gidiş dönüş ücreti, toplam 3500 rupi ödedik (sonradan bunun kafalarına göre bir rakam olduğunu anlayacaktık ancak, yapılabilecek fazla bir şey de yoktu elbette). Çarşı denilen yerde dolaştık, tabi polis memuru Muhammed’le birlikte. Bir gölge gibi yanımızdan hiç ayrılmadı. Biz çarşı da dolaşırken geleneksel çok süslü Pakistan otobüsleri yola çıkmaya hazırlanıyordu. Otobüslerin üstü yolcuların bagajları ve Quetta’ya gidecek yüklerle dolduruluyordu.
Otobüs yolculuk için hazırlanıyor
          Karakola ilk girişimizde içeride güneşin altında oturan, sigara içen birçok genç vardı.  Karşımızda da kapıları demir parmaklıklı bir kaç tane bölüm vardı. Bunların cezaevi koğuşu olduğunu daha sonra anladık. Gördüğümüz bu genç insanlar pasaportsuz olarak İran'a girdikleri için Zahedan’da tutuklanıyor ve Taftan karakoluna iade ediliyorlar. Bu genç insanlar bu karakoldan da Quetta’ya cezaevine gönderileceklerdi. Otobüs karakolun önüne geldiğinde önce biz bindik, sonra bu gençler bindirildiler. Üstelik 20 kişilik yere 50 kişi oturtularak. Otobüsün içindeki manzara görülmeye değerdi. Tutuklu olan bu gençlerde kelepçe veya onları zorlayıcı hiçbir şey olmamasına rağmen, başlarındaki görevlinin sözünün dışına hiç çıkmıyorlardı. Öyle ki tuvalete giderken, görevli “geri dönün” dedi, onlarda yerlerine oturdular…
Karakoldaki tutuklu gençler

Mola yerindeki lokanta
Kamyonlar geceyi süslüyor
Pakistan otobüsleri olumlu yönden bakarsanız şenlik, olumsuz bakarsanız felaket diye tanımlanabilir. Otobüslerin ısıtma sistemi yok, soğutma sistemi de açık ya da kırık camlar. Camlar kırık olabilir, bunu kontrol etmeniz gerekli. Yanınızda battaniye olmazsa durum sizin için zor olabilir. Ancak otobüslerin dış süslemesi muhteşem, her biri tablo gibi süslenmiş. Tutuklu gençler onlar için ayrılmış 20 kişilik yere 50 kişi oturdular. Başlangıçta otobüste biri ben 2 tane kadın vardı ve otobüs koltukları dolu olarak kalktı. Yolculuk ilerledikçe otobüse durmaksızın yolcu alınmaya devam edildi, kadın sayısı da arttı. Otobüsün koltuk araları, ön taraf her yer insan doldu. Otobüste su veya çay ikramı diye bir şey yok elbette. Sürücünün yanında bir testi var, susayan olduğunda arka taraftan biri öne geliyor, testiyi ve bardağı alıyor, orta kısım insan dolu olduğu için, koltuk kenarlarına basarak arkaya suyu götürüyor, sonra yine aynı şekilde testi öne getiriliyordu. Böyle bir deneyimi daha önce yaşamadığım için sinirlerim bozuldu. Şunu da belirtmeliyim, Pakistan’lılar saygılı insanlar, yabancıları rahatsız etmemek için onlara geniş hareket alanı bırakıyor, kendileri daha sınırlı alan kullanıyorlar. Otobüste arkamızda oturan Nedim, İstanbul ve Atina’da 8 yıl yaşamış, mola yerinde ve ilerleyen saatlerde karşılaşacağımız durumlarda çevirmenlik yaparak iletişim kurabilmemizde yardımcı oldu. Mola yeri dediysem İran’dakinden daha kötü koşullardan söz ediyorum. Türkiye’deki en ilkel mola yerleri bile modern kalıyor. Üstelik temizlik anlayışları da farklılık gösteriyor. Biz buralarda bir şey yiyemeyeceğimiz için yanımıza üçgen peynir almıştık, mola verilen yerlerde tandır ekmeği pişiriyorlar, karnımızı bu şekilde doyurduk.
Taftan finans merkezi

Taftan çarşının orta yerinde derme çatma, kulübemsi bölmeler dikkatimiz çekti. Her bölmenin önünde yere oturmuş kişiler vardı ve bu kişilerin önü para doluydu. Şimdiye değin gördüğüm en ilginç döviz bürosuydu. Düşünün çölün orta yerinde binlerce lira el değiştiriyor.
Taftan çölünde yol bilgisi veren tabelalar görülmeye değerdi. Yol kenarlarında yüzeyi beyaz, kenarları mavi boyalı taşların üstüne km bilgisi yazılmıştı. Quetta’ya giden otoyola gelinceye kadar da bu taşlar devam etti, otoyolla birlikte tabelalar başladı. Pakistan 1947 yılına kadar Hindistan bir parçasıydı, dolayısı ile İngiliz sömürgesiydi. Bu dönemden geriye geniş demiryolu ağları ve soldan işleyen trafik kalmış. Başlangıçta soldan ilerleyen trafik garip geliyor, bir süre sonra alışıyorsunuz.
            Sanırım belirtmeyi unuttum, Pakistan’da turist kadınların başını kapatması zorunlu değil, ancak uzun palto giyilmesini tavsiye ederim. Bir başka önemli nokta da Taftan’da sokaklarda hiç kadın görmedim, otobüse bininceye kadar.

18 Şubat 2013 Pazartesi

İran'ı Geçerken


31.12.2012
            Sabah İran saati ile 06.10’da Tahran’da olduk. Tahran’da 4 adet terminal var. Şehirlere ve yönlere göre değişiyor. Terminali Şarkî, Terminali Garbî, Terminali Cenubî ve Terminali Şimalî. Terminali Garbî’de indik, Terminali Cenubî’ye gitmek üzere bir taksi dolmuşa bindik. Araçta 2 kişi daha vardı. Kişi başı 5000 tümen (7 TL) ödedik. Diğer 2 yolcuyu bırakmak üzere dolaşırken sabahın erken saatinde kısa bir Tahran turu yapmış olduk. Sabahın erken saati olmasına rağmen yoğun bir trafik vardı. Tahran büyük meydanları olan bir kent, ancak o da Maku gibi gri renkli. Geniş caddeler var ve her yerde bayraklar dalgalanıyor. Reklam panolarının bir kısmında şehitlerin fotoğrafları sergileniyor. Azadî Meydanından geçerken o muhteşem anıtı, Azadî Kulesini (Özgürlük) gördük. Pers İmparatorluğunun kuruluşunun 2500. yıl dönümü için, 1971 yılında yapılmış olan bu anıt 2500 adet birbirine bakan taş ile süslenmiş.
            Terminali Cenubî’ye ulaştığımızda otobüs biletimizi aldık. Sabah 09.30’da, 22 saat sürecek olan, 1605 km’lik Zahedan yolculuğumuz başladı. Otobüsümüz eski ama koltukları yatırılabilen türden, bu iyi, uyuyabileceğiz. Şoförümüzün de Pakistanlı Belucilerden olduğu kıyafetinden ve konuşmasından anlaşılıyordu.  Yolculuğun büyük bölümü Taftan Çölünde geçecek. 
İran Taftan Çölü

Taftan Çölü bir bölümü (1690 km)İran’da, diğer bölümü (650 km)Pakistan’da olan, boz renkli topraktan oluşan büyük bir çöl. Çölün bazı yerlerinde yerleşim alanları var, buralardan sınırlı da olsa yeşil görünüyor. Yolculuk süresince otobüs 2 kez 30 dakikalık yemek molası, 2 kez de 5 dakikalık namaz molası verdi. Yemek molası da namaz saatine göre ayarlanmış. Mola yerlerini Türkiye’deki gibi donanımlı düşünmeyin sakın, daha basit ve sade yerler. Ancak buralarda (İran’da) içiniz rahat bir şekilde yemek yiyebilirsiniz. Tuvaletler de yine aynı koşullarda elbette. Çölde gün batımı göz alıcı bir güzellikteydi. 
Taftan Çölünde Gün Batımı
Boz rengin üstünde azalan güneşin renklerinin yansıttığı ışık büyüleyiciydi. Otobüste yabancı olarak eşim ve ben vardık. Mola yerlerinde bizimle Türkçe konuşan kişiler oldu, bunlardan bir tanesi de genç bir mühendisti. İhtiyacımız olduğunda farsça-türkçe çevirmenlik yaparak bize yardımcı oldu. Yol uzun ve sıkıcı, yeşilin olmadığı yolculuklar keyifsizmiş. İran’ı neredeyse sadece yolculuk yaparak geçtik ama istenirse Tahran’da ya da Zahedan da kalınabilir, biz tercih etmedik, dönüşte kalırız diye düşündük.