01.01.2013
Sabah
05.30 da Zahedan’da olduk. Otobüste tanıştığımız mühendisle birlikte bir
dolmuşa bindik, kişi başı 1500 tümen ödeyerek Feleke meydanında olduk. Feleke
meydanında araç değiştirmemiz gerekiyordu. Feleke meydanı ile Mirjaweh sınır
kapısı arasında 90 km
mesafe var. Bindiğimiz dolmuş şoförünün bildiği birkaç kelime İngilizce ile
anlaşmakta zorlandık. Bazargan sınırından itibaren Zahedana kadar Türkçe anlaşabilmek
mümkündü, Belucistan topraklarına gelince durum değişti. Kendimi dünyanın başka
yerinde, yabancı gibi hissettim…J Şöyle bir şey olsa, beyinde bir noktaya dokunsak ve
o dili anlamaya ve konuşmaya başlasak ne güzeeellll olurdu…J
Bu arada 2
yolcu daha gelinceye kadar 20 dakika kadar bekledik. Araç dolunca hareket
ettik. Araçtakilerden birinin sınır ticareti yaptığı her hareketinden
anlaşılıyordu.
Sınır
kapılarında yaygın olarak yapıldığı söylenen bu ticaret türünü görmeden
düşlemek aslında zormuş. Ellerinde torbalar dolusu eşya ile diğer tarafa
geçmeye çalışan kişiler, torbalarının bir kısmını elinde daha eşya olan
kişilerin geçirmesi için onları ikna etmeye çalışanlar, birilerinin sırasını
umursamaz bir tavırla alıp, öne geçmeye çalışanlar, vs vs. Ufak farklılıklar
olmakla birlikte insan her yerde insan.
Taksi dolmuşla
sınıra doğru yol alırken, birkaç polis noktasında kontrol yapıldı. Sınırdan
önceki son polis kontrol noktasında bizim turist olduğumuzu öğrendiklerinde,
pasaportlarımızı elimizden aldılar. Önce ne olduğunu anlamadık,
söylediklerinden sadece “güvenlik” sözcüğünü anladık. Araç ve içindeki
yolcularla birlikte, hemen arka tarafta bulunan karakola gittik, bir takım
yazılar hazırladılar, yanımıza çok az da olsa İngilizce bilen bir asker
verdiler. Askeri de arabaya aldık ve sınıra geldik. Turist olduğumuz ve
yanımızda asker olduğu için geçiş sırasına girmeden arka tarafa geçtik,
beklemeye başladık. Elektrikler saat 09.30 da geleceği için işlemlerimizin
yapılmasını beklememiz gerekiyordu. İran’da geçiş işlemleri bilgisayar
aracılığıyla yapılıyor. Eskiden bu karakol ilkel koşullardaymış, birkaç yıl
önce yenilenmiş. Mirjaweh sınırında görevli polislerden biri Türkçe bildiği
için, iletişim kurmak ve derdimizi anlatmak sorun olmadı. Ayrıntılı bilgi
alamamamız rağmen, birkaç gündür turistlere yönelik güvenlik önlemlerinin artırılmış
olduğunu öğrendik. Bunun nedenini daha sonra ayrıntılarıyla öğrenecektik
elbette…L
Taftan Polis karakolu şefi |
Elektriklerin
gelmesinin ardından İran’dan çıkış işlemlerimiz tamamlandı ve tel örgülerle
çevrili koridordan yürüyerek Pakistan tarafına Taftan’a geçtik. Bu arada
yanımızdaki asker diğer taraftaki askere bizi teslim edinceye kadar bize eşlik
etti.
Pakistan
Taftan sınırında bize eşlik eden polis memuru ile birlikte üç ayrı noktada
giriş işlemlerimiz yapıldı. Pakistan sınırında ilk girdiğimiz büroda
fotoğraflarımız çekilerek bilgisayarla kaydımız yapıldı, diğer bürolarda
işlemler deftere kayıt ederek yapıldı.
Size
Taftan’dan söz etmek istiyorum. İran’da 1600 km’lik kısmını geçtiğimiz çölün,
şimdi Pakistan tarafındaki 650 km’lik kısmı karşımızdaydı. Her yer boz renkli topraktı.
Yaklaşık 30 km
uzakta görünen dağın arka tarafı Afganistan’dı. Etrafta kafaları bizim puşi
dediğimiz örtü ile sarılı, yüzleri soğuk ve rüzgârdan yanmış, kapkara gözleri
ile size sıcacık gülümseyerek bakan insanlar dolaşıyordu.
Taftan'lı bir genç |
Manav çırağı |
Taftan sokakları |
Su az, toz-toprak çok. Devlet dairesi olarak kullanılan yapılar tek katlı ve kerpiç. Evler yine aynı şekilde tek katlı, kerpiçten yapılmış, yan yana sıralanmış şekilde. Her yer boz toprak rengi. Her yer çöp içinde. Bu insanların yaşamında renk manav tezgâhındaki meyve ve sebzelerle sınırlı. Bir de araçları ve giysileri renkli. Sanırım boz toprak renginde yaşadıkları için otobüsleri, kamyonları ve giysileri bu kadar çok renk içeriyor. Taftan, Belucistan eyaletinin sınırlarında olduğu için Urduca ve Beluçca konuşuluyor. İngilizce bilen kişi sayısı da oldukça yüksek. Tiryak denilen bir tür ot çiğniyorlar, bu madde hiç ağızlarından eksik olmadığı için konuşmalarını etkiliyor ve anlaşılabilirlik güçleşiyor.
Karakoldaki tutuklu gençler |
Mola yerindeki lokanta |
Kamyonlar geceyi süslüyor |
Pakistan
otobüsleri olumlu yönden bakarsanız şenlik, olumsuz bakarsanız felaket diye
tanımlanabilir. Otobüslerin ısıtma sistemi yok, soğutma sistemi de açık ya da
kırık camlar. Camlar kırık olabilir, bunu kontrol etmeniz gerekli. Yanınızda
battaniye olmazsa durum sizin için zor olabilir. Ancak otobüslerin dış
süslemesi muhteşem, her biri tablo gibi süslenmiş. Tutuklu gençler onlar için
ayrılmış 20 kişilik yere 50 kişi oturdular. Başlangıçta otobüste biri ben 2
tane kadın vardı ve otobüs koltukları dolu olarak kalktı. Yolculuk ilerledikçe
otobüse durmaksızın yolcu alınmaya devam edildi, kadın sayısı da arttı.
Otobüsün koltuk araları, ön taraf her yer insan doldu. Otobüste su veya çay
ikramı diye bir şey yok elbette. Sürücünün yanında bir testi var, susayan
olduğunda arka taraftan biri öne geliyor, testiyi ve bardağı alıyor, orta kısım
insan dolu olduğu için, koltuk kenarlarına basarak arkaya suyu götürüyor, sonra
yine aynı şekilde testi öne getiriliyordu. Böyle bir deneyimi daha önce
yaşamadığım için sinirlerim bozuldu. Şunu da belirtmeliyim, Pakistan’lılar saygılı
insanlar, yabancıları rahatsız etmemek için onlara geniş hareket alanı
bırakıyor, kendileri daha sınırlı alan kullanıyorlar. Otobüste arkamızda oturan
Nedim, İstanbul ve Atina’da 8 yıl yaşamış, mola yerinde ve ilerleyen saatlerde
karşılaşacağımız durumlarda çevirmenlik yaparak iletişim kurabilmemizde
yardımcı oldu. Mola yeri dediysem İran’dakinden daha kötü koşullardan söz
ediyorum. Türkiye’deki en ilkel mola yerleri bile modern kalıyor. Üstelik
temizlik anlayışları da farklılık gösteriyor. Biz buralarda bir şey
yiyemeyeceğimiz için yanımıza üçgen peynir almıştık, mola verilen yerlerde
tandır ekmeği pişiriyorlar, karnımızı bu şekilde doyurduk.
Taftan çölünde
yol bilgisi veren tabelalar görülmeye değerdi. Yol kenarlarında yüzeyi beyaz,
kenarları mavi boyalı taşların üstüne km bilgisi yazılmıştı. Quetta’ya giden
otoyola gelinceye kadar da bu taşlar devam etti, otoyolla birlikte tabelalar
başladı. Pakistan 1947 yılına kadar Hindistan bir parçasıydı, dolayısı ile
İngiliz sömürgesiydi. Bu dönemden geriye geniş demiryolu ağları ve soldan
işleyen trafik kalmış. Başlangıçta soldan ilerleyen trafik garip geliyor, bir
süre sonra alışıyorsunuz.
Sanırım
belirtmeyi unuttum, Pakistan’da turist kadınların başını kapatması zorunlu
değil, ancak uzun palto giyilmesini tavsiye ederim. Bir başka önemli nokta da
Taftan’da sokaklarda hiç kadın görmedim, otobüse bininceye kadar.
devamını bekliyoruz:)
YanıtlaSil