Taftan’da
öğleden sonra 15.30 da içinde Quetta’daki cezaevine götürülen 50 genç ve diğer
tüm yolcuları, üstünde tepeleme dolu bagajları ile otobüs hareket etti.
Yolculuk çölün boz rengi içinde renksiz, yol kenarlarındaki tabelaları
izleyerek devam etti. Saatler sonra ilk molamızı verdik. Mola yerinde yerde
serili hasır kilimlerin üstünde yemek yeniyordu. Çevrede yere atılmış çöpler,
şişeler, plastik torbalar görüntü kirliğinden başka bir şey değildi. Elinizi
yıkamak için açıktaki çeşmeden ip gibi akan suyu kullanabiliyorsunuz. Dışarıda
yanan ışıktan yararlanabildiğiniz tuvaletti kullanmak istemezseniz, çölden açık
alandan yararlanabilirsiniz. Yolcuların büyük bölümü –özellikle erkek yolcular-
açık alanı tercih etti. İkinci mola yeri de aynı şekildeydi. Ankara’dan
aldığımız üçgen peynir ve tandırda pişen ekmekle (ateşin bakteri yok edici gücünü
kabul ederek) karnımızı doyurduk. Kola içmekten hoşlanmasam da, sıvı tercihimi
bu yönde kullandım. Her mola yerinde birkaç kişi alındığı için saatler
ilerledikçe otobüsün içinde hareket edecek yer kalmadı.
Çöldeki ilk otelimiz |
Yol boyunca birkaç polis kontrol noktasında
durdurulduk, yanımızdaki görevli polis Muhammed hakkımızda bilgi verdi. Rutin
kontrol olduğu için önemsemedik. Bu arada yanımızdaki polis otobüsün
hareketinden önce ve her mola yerinde büyük bir keyifle sardığı esrarı içti. Gece
saat 23.50 de yine bir polis noktasında durdurulduk. Eşyalarımızı alarak
inmemiz gerektiği, geceyi çölün ortasındaki bu karakolda geçireceğimiz
söylendi. Biz otobüsten inmemek için çabaladık, ancak sonuç alamadık (burada
Nedim’in büyük yardımı oldu). Yanımızdaki polisin görev sınırı bu noktaya
kadarmış, yola daha fazla devam etmesi mümkün değilmiş, ertesi sabah resmi
araçla Quetta’ya götürülecekmişiz. Sonuç olarak yaklaşık yarım saat süren karşı
çıkıştan sonra, çantalarımızı alarak, Taftan Çölünün ortasında bir askeri
karakolda sabahlamak üzere otobüsten indik.
Sabaha kadar beklediğimiz karakol |
Daha önce eşim
birçok kez bu yolculuğu yapmış olmasına rağmen, şaşırdı, çünkü bu hiç
beklenmeyen bir durumdu. Başlangıçta
sinirlerim bozuldu. Ancak daha sonra bu deneyimin istenerek
ve planlanarak olmayacağının farkına vardım. Pakistan’da, Taftan Çölünün
ortasında gece yarısı bir askeri karakolda sabahlayacağımı söyleselerdi
herhalde kahkahalarla gülerdim.
Bütün bu
güvenlik önlemlerinin nedenine gelince, 30 Aralık günü İran’a giden ve Şii
Müslümanları taşıyan bir yolcu otobüsü bombalamış, 20 kişi hayatını kaybetmiş.
Ölenler arasında 2 tane de turist olduğu için, karayolu ile Pakistan’a gelen ve
Quetta’ya gidecek olan tüm yabancıların sıkı güvenlik önlemleri altında
ulaşmaları sağlanıyormuş. Ayrıca Afganistan 25 km uzaklıkta olduğu için,
Taliban askerleri dinlenmek/gizlenmek için Quetta’ya geliyorlarmış. Dolayısı
ile turistlerin güvenlikleri önem taşıyormuş.
Sabaha kadar beklediğimiz karakol |
Askeri
karakol dediğim yer, küçük bir penceresi olan kerpiçten yapılmış bir oda. 2
tane plastik sandalye, bir kırık masa, yerde serili kilimler, aydınlatma için
ışıldak ve teneke sobadan oluşuyordu. Çaydanlık, bardaklar, tüp, bir bidon
temiz su, bir de kirli su kabı vardı. Türk ve Müslüman olduğumuzu
öğrendiklerinde gözlerinde bir gülümseme oluştu. Yolun karşı tarafında aynı
büyüklükte bir oda daha vardı, istersek orada kalabileceğimizi söylediler.
Ancak çölün soğuğu gece insanın içini acıtıyor. Bu nedenle sobanın olduğu odada
kalmaya karar verdik. Yere bir battaniye serdik, sırt çantamızı yastık yaptık,
kendi battaniyemizi de üstümüze örterek uyuduk.
Din
Pakistan’da önemli bir olgu. Çıkan olayların önemli bir bölümünü din çatışması
oluşturuyor. Pakistan Sünni Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülke ve Sünni
ve Şii ayrımı keskin çizgilerle ayrılmış (biz ayrıldıktan sonra Karaçi’de bir otobüs
terminalinde, önceki gün de Quetta’da pazar yerinde patlayan bomba Şiilere
yönelik olarak yapılmış). Karakoldaki polisler Ali Yalman, Hacı Abdülaziz ve
Abdullah son derece sıcak ve içten insanlardı. Bizi rahat ettirmek için çaba
gösterdiler. Bizi korumakla görevli polis Muhammed ise, bir araç buldu ve
Taftan’a geri döndü.
Taftan Çölü |
Çölde bir camii |
Gece
02.00 de yol arkadaşımız İsveçli Gustav bize katıldı. Gustav bisikletle Asya
turuna çıkmış, İran’da soyulup yaralandıktan sonra, bisikletini bırakmış,
kara yolundan yola devam ediyormuş.
Askerler Eşliğinde Yolculuk
2.1.2013
Sabah
saat 05.30 da ezan sesi ve ayağımızı dürten, nöbeti devralmış yeni askerler
tarafından uyandırıldık. Biz yine saat 07.00 ye kadar uyumaya devam ettik.
Sabah yüzümüzü yıkayacak su yok, tuvalet yok, yok yok yok…Beklemek dışında
yapılabilecek bir şey de yok…J 07.45 de gelen bir askeri araç ve silahlı 3 asker
eşliğinde yolculuğumuz tekrar başladı. Bindiğimiz araç arkası açık Toyota
pikaptı. Arkasında oturacak yer yoktu, sırt çantamız bize koltuk görevi yaptı.
Sabah çölün soğuğu insanın içini donduruyordu. Battaniyemize ve paltolarımıza
sıkıca sarıldık. Sürücü yoldaki hiçbir çukuru atlamadan aracı sürüyordu. Böbrek
taşlarımız olsaydı, onları atmak için çok iyi bir fırsattı aslında…J
Yaklaşık 20 km
sonra başka bir kontrol noktasında araçtan indik. Diğer kontrol noktasından
gelen yeni bir araca bindik. Bu şekilde, 2 km , 5 km , 10 km’lik mesafeleri 12 araç değiştirerek
gittik ve 100 km’lik yolu 9 saatte aldık. En son şehir içine geldiğimizde
zırhlı araca bindik. Her araç değiştirdiğimizde asker sayıları da değişiyordu.
3-7 arasında değişen askerlerle yolculuğumuzu tamamlayarak, sabah 7.00 de
olmayı planladığımız Quetta’ya akşam 17.30 da ulaşabildik. Elbette asker
dediysem belinde tabanca olan askerlerden söz etmiyorum, yarı otomatik
silahların eşliğinde yolculuk yaptık.
Güvenlik görevlilerinden bir grup |
Güvenlik görevlilerinden bir grup |
En karizmatik askerimiz |
Haşlanmış sıcak yumurta bulunur |
Pakistan’da
askerlik bir meslek olarak yapılıyor. Profesyonel silahlı kuvvetler dışındaki
emniyet gücü polis-asker görevini birlikte yürüten görevliler tarafından
yürütülüyor. Bu birimlerin görev alanları eyaletler, eyaletlerin şehirleri,
şehirler içinde belirlenmiş görev alanları olarak sınırlandığı için çok sayıda
araç değiştirmek zorunda kaldık. Sabah görevli bir araçla gideceğimiz
söylendiğinde bir araca binip gideceğiz diye düşünmüştüm. Düşündüğümüz ve gerçek çoğu zaman birbirinden
farklıdır. Özellikle yabancısı olduğumuz yerlerde, bildiğimiz şeyleri unutmak
gerekiyormuş.
Sabahladığımız karakol |
Şehre
geldiğimizde bizi şehir polisine teslim ettiler ve bu kez de polis aracı ile
kalacağımız otele görüldük. Otelden ertesi sabaha kadar dışarı çıkamayacağımız
söylendi. Sabah polisler gelip bizi alacak ve tren istasyonuna bırakacaklarmış.
Ancak otelden çıkış yapabilmemiz için de tren biletimizi göstermemiz ve
kopyasını vermemiz gerekiyordu. Sonuç olarak eşim ve Gustav birlikte çok
yakındaki tren istasyonuna giderek biletlerimizi aldılar. Gustav Karaçi’ye, biz
de Lahor’a gidecektik. Quetta-Lahor arası 3500 rupiye eşim biletlerimizi almıştı.
Güvenlik görevlilerinden bir grup |
Polisler bizi
tren istasyonuna çok yakın “Hotel Bloom Star” diye bir otele götürdüler.
Geceliğine kişi başı 1000 pakistan rupisi ödedik. Otelde ısıtma, doğal gaz
sobası (elektrik sobasına benziyordu)ile sağlanıyordu. Günler sonra yaptığımız
sıcak banyo ve iyi bir yemek 2 gündür yaşananların yorgunluğunu atmamıza
yardımcı oldu. Günlerce elimizi dahi yıkayamadıktan sonra, sıcak su, duş ve
dişlerimizi fırçalayabilmek mutluluk verdi. İyi ki yanımıza dezenfektan sıvı
almışım, ellerimizi bununla temizledik.
Otel soğuk
olduğu için restoran kapalıydı, yemeğimizi odaya getirdiler. Biz tavuk köri ve pilav
söyledik yanında roti denilen bir ekmekle birlikte getirdiler. Pakistan’da
bizdeki gibi ekmek kültürü yok. Roti ince pide şeklinde bir ekmek. Pakistan ve
Hindistan’da yemeğinizi söylüyorsunuz, pişirilip geliyor. Bu nedenle bekleme
süresi biraz uzun oluyor. Bu süre 30 dakikadan 1 saate kadar uzayabiliyor.
Asya, insana beklemeyi ve sabrı öğretiyor.
Quetta'dan bir görüntü |
Quetta
Belucistan eyaletinin başkenti. Sokaklar çöp içinde. Kirliği göz ardı edersek
son derece renkli bir kent. Trafik inanılmaz yoğun. Sokak satıcıları, seyyar
satıcılar, rikşalar ( 3 tekerlekli araçlar), otomobiller, kamyonlar, otobüsler rengârenk
boyalı. Araçların dışları tertemiz, içleri pislik içinde. Bu kadar kirli
olabileceğini görmeden düşünmek mümkün değil.
Pakistan’da
tiryak adı verilen, macunumsu bir maddeyi çiğniyorlar. Hani kovboy filmlerinde
tütün çiğnerler ya, onun gibi sürekli ağızlarında bu maddeden var. Bu madde
tükürük salgısını arttırıyor ve aralıksız tükürüyorlar. Bu nedenle sokaklar,
yerler tükürük dolu. Hatta araçların içine bile tükürüyorlar. Pakistan Müslüman
bir ülke olduğu için yasal koşullarda alkol bulmak mümkün değil. Ancak
uyuşturucu (charas) bulmak son derece kolay. Bize güvenlik görevlisi olarak
verilen Muhammet, otobüsün durduğu her yerde cigarasını sardı ve içti.
Yolculuğun sonlarına doğru hareketlerindeki yavaşlama açıkça görülüyordu.
Düşünebiliyor musunuz, kafası –iyi- biri, yolda bir saldırı anında bizi
koruyacak…J
hocam şahanesiniz...
YanıtlaSilTeşekkür edeceğim ama bunu kime yaptım bilmiyorum.
YanıtlaSil