22 Şubat 2013 Cuma

Taftan Çölünü Geçemedik


Taftan’da öğleden sonra 15.30 da içinde Quetta’daki cezaevine götürülen 50 genç ve diğer tüm yolcuları, üstünde tepeleme dolu bagajları ile otobüs hareket etti. Yolculuk çölün boz rengi içinde renksiz, yol kenarlarındaki tabelaları izleyerek devam etti. Saatler sonra ilk molamızı verdik. Mola yerinde yerde serili hasır kilimlerin üstünde yemek yeniyordu. Çevrede yere atılmış çöpler, şişeler, plastik torbalar görüntü kirliğinden başka bir şey değildi. Elinizi yıkamak için açıktaki çeşmeden ip gibi akan suyu kullanabiliyorsunuz. Dışarıda yanan ışıktan yararlanabildiğiniz tuvaletti kullanmak istemezseniz, çölden açık alandan yararlanabilirsiniz. Yolcuların büyük bölümü –özellikle erkek yolcular- açık alanı tercih etti. İkinci mola yeri de aynı şekildeydi. Ankara’dan aldığımız üçgen peynir ve tandırda pişen ekmekle (ateşin bakteri yok edici gücünü kabul ederek) karnımızı doyurduk. Kola içmekten hoşlanmasam da, sıvı tercihimi bu yönde kullandım. Her mola yerinde birkaç kişi alındığı için saatler ilerledikçe otobüsün içinde hareket edecek yer kalmadı.
Çöldeki ilk otelimiz

Yol boyunca birkaç polis kontrol noktasında durdurulduk, yanımızdaki görevli polis Muhammed hakkımızda bilgi verdi. Rutin kontrol olduğu için önemsemedik. Bu arada yanımızdaki polis otobüsün hareketinden önce ve her mola yerinde büyük bir keyifle sardığı esrarı içti. Gece saat 23.50 de yine bir polis noktasında durdurulduk. Eşyalarımızı alarak inmemiz gerektiği, geceyi çölün ortasındaki bu karakolda geçireceğimiz söylendi. Biz otobüsten inmemek için çabaladık, ancak sonuç alamadık (burada Nedim’in büyük yardımı oldu). Yanımızdaki polisin görev sınırı bu noktaya kadarmış, yola daha fazla devam etmesi mümkün değilmiş, ertesi sabah resmi araçla Quetta’ya götürülecekmişiz. Sonuç olarak yaklaşık yarım saat süren karşı çıkıştan sonra, çantalarımızı alarak, Taftan Çölünün ortasında bir askeri karakolda sabahlamak üzere otobüsten indik.
Sabaha kadar beklediğimiz karakol

Daha önce eşim birçok kez bu yolculuğu yapmış olmasına rağmen, şaşırdı, çünkü bu hiç beklenmeyen bir durumdu.  Başlangıçta sinirlerim bozuldu. Ancak daha sonra bu deneyimin istenerek ve planlanarak olmayacağının farkına vardım. Pakistan’da, Taftan Çölünün ortasında gece yarısı bir askeri karakolda sabahlayacağımı söyleselerdi herhalde kahkahalarla gülerdim.
Bütün bu güvenlik önlemlerinin nedenine gelince, 30 Aralık günü İran’a giden ve Şii Müslümanları taşıyan bir yolcu otobüsü bombalamış, 20 kişi hayatını kaybetmiş. Ölenler arasında 2 tane de turist olduğu için, karayolu ile Pakistan’a gelen ve Quetta’ya gidecek olan tüm yabancıların sıkı güvenlik önlemleri altında ulaşmaları sağlanıyormuş. Ayrıca Afganistan 25 km uzaklıkta olduğu için, Taliban askerleri dinlenmek/gizlenmek için Quetta’ya geliyorlarmış. Dolayısı ile turistlerin güvenlikleri önem taşıyormuş.
Sabaha kadar beklediğimiz karakol
Askeri karakol dediğim yer, küçük bir penceresi olan kerpiçten yapılmış bir oda. 2 tane plastik sandalye, bir kırık masa, yerde serili kilimler, aydınlatma için ışıldak ve teneke sobadan oluşuyordu. Çaydanlık, bardaklar, tüp, bir bidon temiz su, bir de kirli su kabı vardı. Türk ve Müslüman olduğumuzu öğrendiklerinde gözlerinde bir gülümseme oluştu. Yolun karşı tarafında aynı büyüklükte bir oda daha vardı, istersek orada kalabileceğimizi söylediler. Ancak çölün soğuğu gece insanın içini acıtıyor. Bu nedenle sobanın olduğu odada kalmaya karar verdik. Yere bir battaniye serdik, sırt çantamızı yastık yaptık, kendi battaniyemizi de üstümüze örterek uyuduk.
Din Pakistan’da önemli bir olgu. Çıkan olayların önemli bir bölümünü din çatışması oluşturuyor. Pakistan Sünni Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülke ve Sünni ve Şii ayrımı keskin çizgilerle ayrılmış (biz ayrıldıktan sonra Karaçi’de bir otobüs terminalinde, önceki gün de Quetta’da pazar yerinde patlayan bomba Şiilere yönelik olarak yapılmış). Karakoldaki polisler Ali Yalman, Hacı Abdülaziz ve Abdullah son derece sıcak ve içten insanlardı. Bizi rahat ettirmek için çaba gösterdiler. Bizi korumakla görevli polis Muhammed ise, bir araç buldu ve Taftan’a geri döndü.
Taftan Çölü 

Çölde bir camii

            Gece 02.00 de yol arkadaşımız İsveçli Gustav bize katıldı. Gustav bisikletle Asya turuna çıkmış, İran’da soyulup yaralandıktan sonra, bisikletini bırakmış, kara yolundan yola devam ediyormuş.

Askerler Eşliğinde Yolculuk
2.1.2013
     Sabah saat 05.30 da ezan sesi ve ayağımızı dürten, nöbeti devralmış yeni askerler tarafından uyandırıldık. Biz yine saat 07.00 ye kadar uyumaya devam ettik. Sabah yüzümüzü yıkayacak su yok, tuvalet yok, yok yok yok…Beklemek dışında yapılabilecek bir şey de yok…J 07.45 de gelen bir askeri araç ve silahlı 3 asker eşliğinde yolculuğumuz tekrar başladı. Bindiğimiz araç arkası açık Toyota pikaptı. Arkasında oturacak yer yoktu, sırt çantamız bize koltuk görevi yaptı. Sabah çölün soğuğu insanın içini donduruyordu. Battaniyemize ve paltolarımıza sıkıca sarıldık. Sürücü yoldaki hiçbir çukuru atlamadan aracı sürüyordu. Böbrek taşlarımız olsaydı, onları atmak için çok iyi bir fırsattı aslında…J Yaklaşık 20 km sonra başka bir kontrol noktasında araçtan indik. Diğer kontrol noktasından gelen yeni bir araca bindik. Bu şekilde, 2 km, 5 km, 10 km’lik mesafeleri 12 araç değiştirerek gittik ve 100 km’lik yolu 9 saatte aldık. En son şehir içine geldiğimizde zırhlı araca bindik. Her araç değiştirdiğimizde asker sayıları da değişiyordu. 3-7 arasında değişen askerlerle yolculuğumuzu tamamlayarak, sabah 7.00 de olmayı planladığımız Quetta’ya akşam 17.30 da ulaşabildik. Elbette asker dediysem belinde tabanca olan askerlerden söz etmiyorum, yarı otomatik silahların eşliğinde yolculuk yaptık.
Güvenlik görevlilerinden bir grup


Güvenlik görevlilerinden bir grup

En karizmatik askerimiz
Haşlanmış sıcak yumurta bulunur
Pakistan’da askerlik bir meslek olarak yapılıyor. Profesyonel silahlı kuvvetler dışındaki emniyet gücü polis-asker görevini birlikte yürüten görevliler tarafından yürütülüyor. Bu birimlerin görev alanları eyaletler, eyaletlerin şehirleri, şehirler içinde belirlenmiş görev alanları olarak sınırlandığı için çok sayıda araç değiştirmek zorunda kaldık. Sabah görevli bir araçla gideceğimiz söylendiğinde bir araca binip gideceğiz diye düşünmüştüm.  Düşündüğümüz ve gerçek çoğu zaman birbirinden farklıdır. Özellikle yabancısı olduğumuz yerlerde, bildiğimiz şeyleri unutmak gerekiyormuş.

Sabahladığımız karakol

Şehre geldiğimizde bizi şehir polisine teslim ettiler ve bu kez de polis aracı ile kalacağımız otele görüldük. Otelden ertesi sabaha kadar dışarı çıkamayacağımız söylendi. Sabah polisler gelip bizi alacak ve tren istasyonuna bırakacaklarmış. Ancak otelden çıkış yapabilmemiz için de tren biletimizi göstermemiz ve kopyasını vermemiz gerekiyordu. Sonuç olarak eşim ve Gustav birlikte çok yakındaki tren istasyonuna giderek biletlerimizi aldılar. Gustav Karaçi’ye, biz de Lahor’a gidecektik. Quetta-Lahor arası 3500 rupiye eşim biletlerimizi almıştı.
Güvenlik görevlilerinden bir grup
Polisler bizi tren istasyonuna çok yakın “Hotel Bloom Star” diye bir otele götürdüler. Geceliğine kişi başı 1000 pakistan rupisi ödedik. Otelde ısıtma, doğal gaz sobası (elektrik sobasına benziyordu)ile sağlanıyordu. Günler sonra yaptığımız sıcak banyo ve iyi bir yemek 2 gündür yaşananların yorgunluğunu atmamıza yardımcı oldu. Günlerce elimizi dahi yıkayamadıktan sonra, sıcak su, duş ve dişlerimizi fırçalayabilmek mutluluk verdi. İyi ki yanımıza dezenfektan sıvı almışım, ellerimizi bununla temizledik.
Otel soğuk olduğu için restoran kapalıydı, yemeğimizi odaya getirdiler. Biz tavuk köri ve pilav söyledik yanında roti denilen bir ekmekle birlikte getirdiler. Pakistan’da bizdeki gibi ekmek kültürü yok. Roti ince pide şeklinde bir ekmek. Pakistan ve Hindistan’da yemeğinizi söylüyorsunuz, pişirilip geliyor. Bu nedenle bekleme süresi biraz uzun oluyor. Bu süre 30 dakikadan 1 saate kadar uzayabiliyor. Asya, insana beklemeyi ve sabrı öğretiyor.
Quetta'dan bir görüntü
Quetta Belucistan eyaletinin başkenti. Sokaklar çöp içinde. Kirliği göz ardı edersek son derece renkli bir kent. Trafik inanılmaz yoğun. Sokak satıcıları, seyyar satıcılar, rikşalar ( 3 tekerlekli araçlar), otomobiller, kamyonlar, otobüsler rengârenk boyalı. Araçların dışları tertemiz, içleri pislik içinde. Bu kadar kirli olabileceğini görmeden düşünmek mümkün değil. 
            Pakistan’da tiryak adı verilen, macunumsu bir maddeyi çiğniyorlar. Hani kovboy filmlerinde tütün çiğnerler ya, onun gibi sürekli ağızlarında bu maddeden var. Bu madde tükürük salgısını arttırıyor ve aralıksız tükürüyorlar. Bu nedenle sokaklar, yerler tükürük dolu. Hatta araçların içine bile tükürüyorlar. Pakistan Müslüman bir ülke olduğu için yasal koşullarda alkol bulmak mümkün değil. Ancak uyuşturucu (charas) bulmak son derece kolay. Bize güvenlik görevlisi olarak verilen Muhammet, otobüsün durduğu her yerde cigarasını sardı ve içti. Yolculuğun sonlarına doğru hareketlerindeki yavaşlama açıkça görülüyordu. Düşünebiliyor musunuz, kafası –iyi- biri, yolda bir saldırı anında bizi koruyacak…J

2 yorum: