7/8.1.2013
Yeni Delhi,
Hindistan’ın başkenti. Birçok imparatorluğa da başkentlik yapmış. Hindistan’ı
İngilizler yönetirken başkent Kalküta’ya taşınmış, ancak bu sırada Yeni
Delhi’nin yapımı sürdürülmüş. Tarihi M.Ö. 6. yüzyıla dayanıyor. Şu an 17 milyon
kişini yaşadığı bu şehir, 8 kez kurulmuş. 1947 yılında Hindistan ve Pakistan
olarak bölünmeden önce nüfusunun çoğunluğunu Müslümanlar oluştururken, şimdi
Sih ve Hindular çoğunluktaymış. 1947 yılından itibaren de Hindistan’ın başkenti
ve ticaret merkezi.
Şehrin
merkezinde büyük bir park olan Connaught Place, halkın dinlenebildiği ve
güvenlik kontrolünden sonra girilebilen bir yer. Etrafı İngiliz döneminde
yapılma dikdörtgen şeklinde blok binalarla çevrili. Bu binaların alt katlarında
mağazalar bulunuyor. Aklınıza gelebilecek her marka mağaza, bankalar mevcut. Fast
foodcular da her yerde olduğu gibi burada da köşe başlarını kapmışlar tabi. Bir
tanesinden samosa adı verilen patatesli bezelyeli bir börek yedik, çok
lezzetliydi. Bu börek yanında ketçap ve chilli sosla yeniliyor. Acısının az
isterseniz belirtmeniz gerekiyor. Parkta Uluslar arası Uçurtma Festivaline
rastladık (Yeni Delhi festivaller kenti), 25. si yapılıyormuş. İlginç
uçurtmalar vardı.
Parkta öğle vakti |
Meydanda bir
de Palika Pazar adında yer altı çarşısı var. Çarşı kubbeli bir yapı ve üstü de
seyyar satıcı dolu. Her kesimden insan rahatlıkla aradığını bulabilir. Elbette
bu arada taksi, motorlu rikşa, otobüs, özel araç ve insan trafiği insanın
başını döndürecek düzeyde. Tüm araçların bir de durmaksızın korna çaldıklarını
hayal edin, kalabalığa bir de ses kirliliği ekleniyor. Bir süre sonra
alışıyorsunuz ama son derece rahatsız edici.
Pahargaj’ın
arka tarafındaki Nehru pazarı, aranılan her şeyin bulunduğu bir halk pazarı.
Sebze-meyveden, elektronik eşyaya kadar her şey bulunabiliyor. Bu arada
büyük-küçük birçok Hindu tapınağına da rastlanabiliyor. Nehru pazarının
girişinde birkaç inek alabildiğine rahat bir şekilde dolaşıyordu. Elbette hiç
kimse onlara dokunmuyor, trafik de kendi seyrinde devam ediyordu. Bir manavın
tezgahından bir şeyler yemeye kalkışan bir tanesi, sopayla karşılaştı ve
uzaklaşmak zorunda kaldı…J
Keyifleri yerinde dolaşıyorlar |
Hindular inek
ya da koyun eti yemiyorlar, sadece sütünü kullanıyorlar. Bu nedenle tavuk eti
kullanıyorlar, acı sosları ve baharatları da unutmamak gerekli. Yeniden dünyaya
gelişe inandıkları için, her hangi bir canlının önceki yaşamında annesi
olabileceğine inandıklarından, hareket eden hiçbir canlıya zarar vermiyorlar,
öldürmüyorlar.
Paharganj
turistik bir yer, sokaklar turist dolu. Avrupalı, Asyalı, rasta saçlı hippiler,
Ruslar, orta yaşlı, yaşlı, genç her yaştan ve ırktan turist dolu. Sanırım tek
Türk biziz. Bir çok dilde konuşma duyduk, Türkçe duymadık hiç.
Eski
Delhi’deki Red Fort (Kırmızı Kale), Moğol İmparatoru Şah Cihan tarafından 1648
yılında yaptırılmış. Kalenin etrafını çevreleyen hendekler, bir zamanlar su ile
doluymuş, şimdi otlar sarmış durumda. Giriş ücreti yerli halka 60 rupi, yabancı
turistlere 600 rupi.
Red Fort |
Eski Delhi’de,
Red Fort’un karşısındaki Jain tapınağı, köşe başındaki yerinde görkemli bir
şekilde duruyordu. Tapınak 16. yüzyılda yapılmış. İçeri giriş saati geçtiği
için kapısından bakmak zorunda kaldık. Jainizm, Güney Asya kökenli, tüm canlıların eşit olduğunu ve özellikle şiddet karşıtlığını savunan bir inanç ve felsefe. Tapınağa
ayakkabı ile girmek yasak elbette. Jain Tapınağı aynı zamanda bir kuş
hastanesine de ev sahipliği yapıyor. Her tür kuş tedavi ediliyormuş.
Jain Tapınağı |
Eski Delhi’deki Jammu Mescit, yine Şah
Cihan tarafından 1658 yılında yaptırılmış, Hindistan’ın en büyük camisi. Buraya
da ayakkabısız giriliyor, ancak ayakkabılarınızı elinize alıyorsunuz. Girişi
ücretsiz, fotoğraf çekecekseniz 300 rupi ödemeniz gerekiyor. Caminin minaresinden
tüm Delhi’yi görmeniz mümkün, tabii 200 rupi ödemeniz koşuluyla. Geniş bir
avlusu, iki minaresi, dört kulesi, üç girişi var.
Jammu Mescit |
Chandi Chowk Eski Delhi’nin Pazar yeri.
Son derece renkli, kalabalık, canlı bir yer. Her tür satıcıyı görmeniz mümkün.
Açıkta yiyecek satanlardan, dondurmacılara, baharat satıcılarına kadar her şey
var. Özellikle kuru meyve ve baharat satanlar ilginçti. Pazar yerinde yere
serili bir örtü üstünde satılıyordu. Satıcı, sokaktan kalkıp kuru meyveleri
kaplayan toz için ayrıca para istemiyor…J
Garam (sıcak) samosa |
Dondurmam kaymak |
Baharat satıcısı |
Golden Temple’den sonraki ikinci büyük Sih
Tapınağı da Chandi Chowk’da bulunuyor. Tapınaktan sokağa yayılan ilahi sesleri,
kalabalık ve trafik gürültüsünden dolayı Amritsar’daki kadar mistik duygular
uyandırmıyordu. Fotoğraf çekmenize izin yok, ancak içeriyi ziyaret
edebilirsiniz, elbette çıplak ayak ve başınız örtük olarak.
Sih Tapınağı |
Delhi Metrosundan da söz edeyim. 10 yıl
önce hizmete açılmış olmasına rağmen kalabalık ve kirlilikten dolayı eskimiş
görünümündeydi. Metroya girdiğinizde önce cinsiyetinize uygun görevliler
tarafından aranıyor, X Ray cihazından geçiyor, sonra içeri girebiliyorsunuz.
Aldığınız jetonu okuttuktan sonra atmıyor, saklıyorsunuz. Çıkış kapısının
açılabilmesi için kumbaranın içine atmanız gerekiyor.
Tren istasyonuna geldiğimizde, aynı
vagonda yolculuk yapacağımız Jack’le tanıştık. Jack Avusturalya Melbourne’de
yaşayan bir üniversite öğrencisi, dünyayı gezmeye çıkmış. Yolculuk yeni
arkadaşlar da getiriyor. Sonraki durağımız kutsal kent Varanasi.
Yazılarını baştan sona okumak bu gün aklıma geldi bacım ,çok güzel anlatmışsın herşeyi gitmiş görmüş kadar oldum.Bence sen bu bilgileri küçük bir kitapcık haline getir ben hemen alırım. Gerçi pek bana göre bir seyehat deyil :).ama yine de elimde arkadaşım tarafından oluşturulmuş bir klavuz olması hoş olur bence.Büyük hevesle okudum ,ama baktım bu gün başka sayfa yok ,neyse gerisi yarın artık .
YanıtlaSilSağol arkadaşım, yarın devam edecek...
YanıtlaSil